Hikayeler
By:
  • Begüm Başaran | İletişim Asistanı

Bir kadın olarak ülke sınırlarını aşan, bilinmez bir yolculuğa çıktığınızı düşünün.  Leyla, çeşitli zorluklarla yüzleştiği bu yolculukta aynı zamanda değerlendirebileceği fırsatlarla karşılaştı. Onun deneyimini öğrenirken, umutları ve hedeflerine olan motivasyonuna da tanıklık ediyor insan. 

İnsanları göç etmeye yönlendiren birçok farklı faktör bulunur: yaşam kalitesini artırma isteği, iş olanaklarının iyileştirilmesi, daha iyi eğitim ve kamu hizmetlerine erişim veya özgürlük arzusu gibi. 

Hepsinden önemlisi, Leyla yedi çocuk annesi Suriyeli bir kadın olarak insan onuruna yakışır yaşam koşullarında olmayı arzuladı. Bugün, Türkiye'nin güneydoğusunda sosyokültürel yapısı ve dil çeşitliliğiyle bölgenin önemli bir kültür merkezi konumunda olan Mardin ilinde yaşıyor. 

Güvenlik, saygı ve özgürlük arayışında olan Leyla’nın, evini geride bırakmaktan başka seçeneği yoktu. 

Leyla, evinin elektrik tesisatında sorunlarıyla karşılaştı ve bu durum çocukları için tehlike yaratıyordu. Fotoğraf: IOM/Begüm Başaran

Türkiye’ye vardığı ilk günler duygusal olarak zorlanmış olsa da gözleri güvenli bir yere varmanın sonunda yaşadığı mutluluğu halen yansıtıyor. 

"Sınırı geçtikten sonra insan onuruna yakışır bir şekilde muamele gördük. Yaşanan korkunç olayların ardından sanki insanlığımızı geri kazandık gibi." 

Leyla, 2012’den beri Türkiye’ de yaşıyor – ilk beş yılı Türk-Suriye sınırındaki Şanlıurfa ilinde geçirmiş. 

"Şehre geldiğimizde kalacak bir yerimiz yoktu ve park alanında kamp yapıyorduk. Yaşlı bir çift parktan geçerken bize boş evlerinin anahtarını verdiler, karşılığında hiçbir şey talep etmeden. Yerleştikten sonra mahallenin muhtarı gelip kimlik kartı çıkarma, kaydolma gibi yasal işlemlerde bize yardımcı oldu ve yardım alabileceğimiz kurumlara yönlendirdi," diye anlatıyor Leyla. 

"Şanlıurfa'daki insanlar çok misafirperver ve nazikti," diyor. "Oraya yerleştiğimiz gibi, özellikle komşularımla çok iyi ilişkiler kurdum. İhtiyacım olan her neyse bana yardımcı olabileceklerini söylediler." 

Türkiye'de yaşamanın nasıl olduğu şu sözlerle anlatıyor: "Buraya gelmeden önce bir kadın olmanın getirdiği toplumsal kısıtlamaları ve beklentileri aşmak benim için zordu. Tüm hareketlerim varoluşum sorunmuş gibi yansıtılıyordu toplumda ve sürekli olarak ikinci sınıf bir vatandaş gibi hissettiriliyordum. Burası ise, dışarı çıkarken güvende ve özgür hissettiğim bir yer, kimse benim varlığımdan rahatsız olmuyor veya dışarı çıkmamamı söylemiyor." 

Leyla ve eşi, çocukları için güvenli ve istikrarlı bir ortam sağlamayı amaçlıyorlar. Fotoğraf: IOM/Begüm Başaran

Ancak, Şanlıurfa'da geçirdikleri beş yılın ardından göçmenler hakkında olumsuz söylemler ortaya çıkmaya başladı, bu da dışlanma ve ayrımcılığa yol açtı. Dahası, iş bulma zorluğu Leyla'yı Mardin'in kırsal bir bölgesi olan Kızıltepe'ye yerleşmeye yönlendirdi. 

Bu sürede ailesi genişliyordu ve yeni taşındıkları evde çeşitli güvenlik ve hijyen sorunları vardı. 

Uluslararası Göç Örgütü (IOM), yerel yetkililerle iş birliği yaparak Leyla'nın ailesine destek oldu: iç elektrik tesisatını onardı, kapı ve pencereleri değiştirdi, evinin yalıtımını ve boyasını yeniledi. 

"Bütün bu tadilatlardan sonra çok mutlu ve huzurlu hissettim. Arızalı elektrik tesisatı nedeniyle çocuklarımı elektrik çarpmasından veya bir kaza geçirmelerinden korkuyordum. Ayrıca nem kötü bir koku oluşturuyordu, ancak bu sorunlar şimdi çözüldü." 

Maalesef, Leyla ve ailesi 2023 Şubat'ında bölgedeki depremlerden etkilendi ve evlerinin duvarlarında küçük ancak endişe verici hasarlar meydana geldi. Bölgedeki herkesin toparlanmaya çalıştığı bu zor zamanlarda, Leyla yaşadığı topluluğun kucaklayıcı ve hoşgörülü atmosferinde teselli buluyor. Bugün, Leyla geleceğe umutla bakıyor: "Benim için en önemli şey, çocuklarımın geleceği için Türkiye'de bir hayat kurmak. Çocuklarımı kendi yaşadıklarımdan korumalıyım ve onların mutlu ve istikrarlı bir geleceğe sahip olmalarını sağlamalıyım." 

IOM'nin Leyla'ya sağladığı yardım, Amerika Birleşik Devletleri Nüfus, Mülteciler ve Göç Bürosu (PRM) tarafından sağlanan destekle mümkün oldu. 

Bu hikâye, IOM Türkiye iletişim ekibi üyesi Begüm Başaran tarafından yazılmıştır.