Hikayeler
By:
  • Olga Borzenkova | İletişim Sorumlusu

"Eskiden erişebildiğimiz şeylere artık erişemiyoruz. Yaşam alanımız sınırlı ve mahremiyetimiz yok. Kendimi hem fiziksel hem de psikolojik olarak yıpranmış hissediyorum. Ağlamak istiyorum ama ailem için ayakta durmak zorundayım".  

Türkiye’de meydana gelen ve Malatya dahil pek çok ilde hayatları alt üst eden depremlerin ardından, topluluklar yalnızca fiziksel olarak değil, sosyal anlamda da yaşamlarını yeniden inşa etmek zorunda kaldılar. 

Depremlerin ardından geçen on aylık süreçte, Malatya sakinlerinin birçoğu içerisinde sessizce hayat mücadelesi verdiği geçici yerleşim yerlerini ‘evleri’ olarak addediyor. 

Özellikle zorlu yaşam koşulları nedeniyle cinsiyete dayalı şiddet riskiyle karşı karşıya kalan ve bu tür vakaların nasıl bildirileceği konusunda farkındalıktan yoksun kadınlar ve kız çocukları savunmasız durumda. 

Malatya'da rapor edilen toplumsal cinsiyete dayalı şiddet vakalarının sayısı depremden sonra artarken, yerel yetkililer daha fazla vakanın rapor edilmemiş olabileceğini belirtiyor. 

16 Günlük Aktivizm kapsamında Uluslararası Göç Örgütü (IOM), Türk Psikologlar Derneği ve Mor Kampüs tarafından konteyner kentte 22 kadın için düzenlenen farkındalık artırma oturumunda, ev hanımı ve dört çocuk annesi Gizem* bu zorluğu dile getiriyor.  

Malatya'da cinsiyete dayalı şiddet konusunda farkındalık artırma etkinliğine katılan kadınlar. Fotoğraflar: IOM/Ahmet Abdulhamit

Oturumda, tematik uzmanlar cinsiyete dayalı şiddeti anlamak, riskleri ve belirtileri öğrenmek ve mevcut raporlama mekanizmaları hakkında bilgi edinmek gibi çeşitli konuları ele aldı. 

"Gelenekler nedeniyle iyi bir eğitim alamadım ama çocuklarımı eğitmek istiyorum" diyen Gizem, kadınlar için eğitim fırsatlarına duyulan ihtiyacın altını çiziyor.  

"Bu etkinlik önemli, çünkü kendimizi eğiterek toplumsal değişimi sağlayabiliriz. Bu sadece okula gitmekle değil, okumakla, seyahat etmekle ve yeni insanlar tanımakla da mümkün. Sosyalleşmek ve diğer kadınlarla bir araya gelmek çok önemli." 

Bir diğer katılımcı Meltem* de Gizem ile benzer düşüncelere sahip. Toplumsal klişelerin kadınlar üzerindeki etkisini vurgulayarak şöyle diyor: 

"Eğer toplum olarak kendimizi geliştirirsek, 'Hayır, sen bir bireysin. Kendi başına ayakta durabilirsin ve hiçbir şeyin tutsağı değilsin' diyebiliriz.  O zaman bunu çocuklarınıza da anlatabilirsiniz. Çocuklarımızı bu şekilde yetiştirmemiz gerekiyor. Okuyarak, araştırarak, kendimizi eğiterek toplumsal değişimi sağlayabiliriz." 

ABD Dışişleri Bakanlığı Nüfus, Mülteciler ve Göç Bürosunun desteğiyle gerçekleştirilen bu etkinlik, evde sınırlı mahremiyeti olan kadınların seslerini duyurmaları ve dayanışma içinde olmaları için hayati bir platform işlevi gördü. 

Depremden etkilenen 23 kadın cinsiyete dayalı şiddet hakkında bilgi edinmek için bir araya geldi. Fotoğraf: IOM/Ahmet Abdulhamit

IOM Türkiye'nin Malatya'daki Kıdemli Koruma Asistanı Cansu Gözükara, IOM'nin kadın ve kız çocuklarının haklarını destekleme konusundaki kararlılığının devam ettiğini vurguluyor. "Benzer faaliyetleri farklı konteyner kentlerde ve gayri resmi alanlarda da gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Daha fazla kadına ulaşmaya ve daha fazla kadının sesini duymaya çalışıyoruz." 

Etkinlik, koruma ekipleri ile toplulukların katılımından, bilgilendirilmesinden, ihtiyaçların belirlenmesinden ve gerektiğinde acil yönlendirmelere yardımcı olmaktan sorumlu Geçici Yerleşim Desteği (TSS) Sektörü arasındaki işbirliğinin bir ürünüdür.  

IOM, 16 Günlük Aktivizm kampanyası boyunca koruma ekipleri, aralarında depremden etkilenen Adıyaman, Hatay ve Malatya'nın da bulunduğu 11 ilde cinsiyete dayalı şiddet konusunda farkındalık artırmak için yaklaşık 40 etkinlik düzenledi. 

Malatya'daki kadınlar cinsiyete dayalı şiddete karşı suskunluklarını korkusuzca bozmayı öğrendikçe, bu etkinlik bir güçlenme aracı haline geldi. 

Meltem sözlerini şu şekilde tamamladı: 

"Bu etkinlik benim için çok faydalı oldu. Bence devam etmeli. Kadınların bilinçlenmesi ve herhangi bir şiddetle karşılaştıklarında nereye başvuracaklarını bilmeleri gerekiyor. Bunu daha önce bilmiyordum ama öğrendim." 

*Bu hikayede adı geçen kadınların isimleri, mahremiyetlerinin korunması amacıyla değiştirilmiştir. 

İletişim Sorumlusu Olga Borzenkova tarafından yazılmıştır.